Yazı kategorisi: ortaya karışık

Köhne güzel; Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi

Hiç zor değil, tamam biraz saklı ama zor değil Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi’ne gitmek. Bir vapur ve biraz yürüyüş. Püf noktası üniversitenin biyoloji bölümünün değil, İstanbul Müftülüğü’nün peşine düşmek. Müftülüğün arsasında, yanında çünkü bahçe. O yüzden devredildi müftülüğe. Şu an bir sıkıntı yok, üniversite hâlâ kullanıyor bahçeyi. Alfred Heilbronn’un Almanya’da yaşayan oğlu bahçenin işlevini sürdürmesi gerektiğini söylemiş, anne ve babasının vasiyetinin bu olduğunu vurgulamış. Öyle olmalı tabii. Temelleri 1933 yılında atılan, döneminin çığır açıcı bu girişimi her ne kadar yıllar içinde kendi kaderine terk edilmiş görünse de hem üniversite hem de İstanbullular sonuna dek sahip çıkmalı bu hazineye. Laf olsun diye söylemiyorum, gerçekten bir hazine Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi.

1933 yılında yapılan üniversite reformu ile Türkiye’ye özellikle Almanya ve İsviçre’den dönemin çok değerli bilim insanları gelmiş. Nazi Almanya’sından kaçanların sığınağı olan Zürih’teki Notgemeinschaft Deutscher Wissenschaftler im Ausland / Yurt dışındaki Alman Bilim Adamlarına Yardım Cemiyeti bu değerli insanların memleketleri dışında çalışmalarını devam ettirebilmeleri için kurulmuş. Alfred Heilbronn da bu dernek aracılığıyla İstanbul’a gelen bilim insanlarından biri. Bitki fizyolojisi ve genetik üzerine çalışmalarını yoğunlaştıran Prof. Heilbronn, kendisi gibi İstanbul’a gelen Alman bitki fizyoloğu Leo Brauner ve İsviçreli zoolog Prof. A. Naville ile kalıcı işlere imza atarak, üniversitenin biyoloji bölümünde günümüze dek ulaşan alt yapıyı kurmuşlar.

Devamını manifold‘dan okuyabilirsiniz…

Yorum bırakın