Yazı kategorisi: çocuk/gençlik edebiyatı

Yaşamın katmanları arasında…

Enginar; killi, kumlu ve nemli topraklarda yetişen, kökü yıllarca yaşayan ve her ilkyazda yeniden süren, mavimsi mor renkte çiçekler açan, dikenli bir bitki. Bu bitkinin çiçekliği sebze olarak yenilen, iri ve topuz biçimindeki yeşil ürünü. Enginar için özellikle ikinci tanımın biraz çetrefilli olduğunu düşünüyorum. Çünkü enginar, ilk tanımdan da anlaşılacağı üzere alışık olduğumuz zarifliğin ötesinde ama etkileyici ve güzel bir çiçek aslında. Biz dışındaki yeşil kalın yaprakları ve ortasındaki tüyümsü mavi/mor bölümü temizleyip ortasındaki yumuşak krem rengi hazinesini, yani kalbini yiyiyoruz. Ege’de yeşil kalın yaprakların içinde gizlenmiş yumuşak bölümü ve hatta sapını da yiyiyorlar. Enginarın henüz yaprakları olgunlaşıp sertleşmeden, körpecikken toplanmış haline de enginar kalbi deniyor. Çiçeğin tomurcuk hali bu.

Bizim bir çiçek diye bakıp geçtiğimiz doğadaki pek çok bitkinin kendilerini korumak için şaşırtıcı ve inanılmaz yöntemleri olduğunu keşfediyoruz zaman zaman. Enginar da bu çiçeklerden biri işte. Ortasında sakladığı gerçek hazineyi, hassas bir kalbi -insanlar için bulunmaz bir şifayı- korumak için kalın, güçlü yapraklarla saklayan eşsiz bir çiçek. Peki insanların kendi kalplerini korumak için de tıpkı enginar gibi kalplerinin etrafına kalın kabuklar sardığını hiç düşünmüş müydünüz? Sita Brachmachari bunu düşünmüş ve ilk romanı “Enginar Kalpler”de tam da bunu anlatmış. Enginarı çok sevdiğimden midir nedir kitabı görür görmez okumam gerek diye düşündüm ve hayli şaşırtıcı hikâyelerle sarmalandım. “Pek çok insan büyüdükçe kalplerinin etrafına sert kabuklar örer. Laila gibi bebekler başlangıçta hassas ve sevecendirler. Başkalarına kolayca güvenirler. Ama yavaş yavaş kendilerini korumayı öğrenirler ve yıllar geçtikçe kalplerinin etrafındaki katmanlar sertleşir. Şuna bak, enginarın dışındaki kabuklar yenemeyecek kadar sert. Fakat enginarın kalbine doğru katmanlar giderek narinleşiyor. Kabuklar incinmemizi engeller. Bu nedenle insanlar, kalplerine kimsenin dokunamayacağını bilerek ortalıkta rahatça dolaşırlar…” diyor kitabın ana karakterlerinden büyükanne Josie. Bazı insanların kendilerini korumayı öğrenemediğini, bu nedenle nazarlık taşıdığını da ekliyor. Kendi bileğinde taşıdığı, ucunda küçük, gümüşten bir enginar bulunan bileziğini torunu Mira’ya armağan ederken söylüyor bunları büyükanne. Biz Mira’nın katıldığı yazarlık dersi için tuttuğu güncesinden okuyoruz bunları. 12 yaşına basan Mira’nın yaşamının bir ayına tanık oluyoruz bu günceyle.

Kitabın ana karakteri Mira. Ancak Mira’nın kendine model aldığı, kanserle savaşan büyükanne Josie’nin ondan epey rol çaldığını söylemek gerek. Josie 68 kuşağından bir ressam. Giyimi ve yaşam tarzı ile hâlâ o kuşağın sıkı bir temsilcisi. Çok da sevilen biri ve ölüme hazırlanıyor. Çektiği tüm ağrılara karşın yaşam enerjisini kaybetmeden, kendi bildiği gibi hazırlanıyor ölüme. Mira, annesi, babası, erkek kardeşi Krish, henüz bir bebek olan Laila ve halası ve köpeği ve Josie’nin tüm eski ve yeni dostları da onun hazırlanmasına yardımcı oluyor. Tüm aile için zor bir dönem. Mira içinse biraz daha zor. Çünkü tüm bunlar yaşanırken çocukluktan gençliğe adım atıyor. İçine kapalı biriyken etrafındaki arkadaşlarının bilmediği yönlerini keşfediyor, ilk aşkın tatlı heyecanıyla yanıp tutuşuyor.

İncelikle yazılmış, etkileyici bir ilk roman olduğunu söylebiliriz “Enginar Kalpler”in. Çünkü tıpkı enginarın yaprakları gibi koruyucu, tamamlayıcı katmanlarla bezeli kitap. Hikâye 12 yaşındaki bir kızın büyüme yolunda attığı ilk adımlar gibi algılanabilir, ama değil. Sırf aile bireyleri arasındaki güçlü bağlar ve Josie’nin varlığı bile yeterli. Josie’nin sanatçı olması Mira’nın yaşamını sanatla çevreliyor. Böylece Frida Kahlo’dan, Matisse’den, Damien Hirst’ten konuşabiliyorlar ve biz de okuyucu olarak kulak misafiri oluyoruz. Londra’da yaşadıkları için Londra ve çevresinde dolanıyoruz. Thames Nehri boyunca yürürken farklı dönemlerde yapılmış binalar hakkında “Sonraki kuşak doğmadan önce bazılarının ölüp gitmesindense, burada gittikçe büyüyen bir aile olarak yaşıyorlar. Bunu insanların da yapabiliyor olmasını dilerdim,” diye büyükannesinin ölümünü izleyen bir genç kızın aklından geçen düşünceleri okuyoruz. Mira’nın anne tarafından Hint kökenleri bizi Hindu geleneklerine yaklaştırıyor. İlk aşkı Jidé’nin Ruanda’ya varan öyküsü ise Ruanda’da olan bitenleri hatırlamamıza/öğrenmemize olanak sağlıyor.

Hint kökenli İngiliz yazar Sita Brahmachari’nin kendi yaşamından izler elbette ki bunlar. İngiliz edebiyatı okumuş, sanat eğitimi almış, uzun yıllar gençlerle çalışmış Brahmachtri.  Tüm bu birikimini olağanüstü bir doğallıkla aktarmış romanına ve karşılığı ödül olmuş. “Enginar Kalpler”de bir yaşamın filizlenmesi, gelişmesi kadar diğer bir yaşamın sona ermesinin doğallığını duygu yüklü ve iyimser bir kurguyla aktarıyor genç okuyucuya. Baştan sona bir ölüm yolculuğu bir yanıyla roman. Ama ölüme giderken bile yaşama bağlı olunabileceğini ve ölümün salt hüzün olmadığını yumuşacık bir seyirle anlatıyor. Biz “Enginar Kalpler” ile Brahmachari’nin yazın dünyasına kapılarımızı açarken o ikinci kitabı “Jasmin Skies” ile Mira’nın yolculuğunu sürdürüyor.

Son olarak kitabın gizli bir kahramanı daha olduğunu söylemeliyim. Mira’nın katıldığı yazarlık dersinin öğretmeni yazar Pat Print bu gizli kahraman. Bu kahramanı ve yazarlık derslerini de katmanlardan biri sayabiliriz. Mira’nın yaşamındaki bu çok özel dönemde ona kapılar açan, rehberlik eden gizemli bir melek gibi Pat Print. Onu ve kendi gizemli meleğinizi keşfetmeyi de size bırakıyorum artık.

http://remzi.com.tr/kitapGazetesi.asp?id=3&ay=10&yil=2012&bolum=14